Probleme başka bir açıdan bakabilmek.
- Emre Yazıcı
- 7 Oca
- 3 dakikada okunur
Girişimcilik dünyasının karmaşıklığına giriş 2 şekilde başlıyor.
1- Çalıştığı şirketin, çalışma alanında bir sorunu veya pazar açığını keşfedenler.
2- Bizzat mağdur olup, sorunun kökenine inenler.
Öncelikle Berhan Kongel’ in bir girişim başlatma şeklinin tanımını 29. dakikada (video dakikası ayarlıdır), 20 saniyede izleyebilirsiniz. Çok faydalı bir video, tamamını da izleyin mutlaka.
Bugün 2. grubu ele alacağım çünkü kendimde o grubun içerisindeyim :)
Bu grubun bir çok avantaja sahip olduğunu baştan söylemek istiyorum. Çünkü gerçekten çoğu yapılması rutin olacak şeyleri yapmanızda gerekmiyor bu sayede.
Önce ben ve ortağım bu yola nasıl girdik ve mağduriyet durumu nasıl bir girişime evriliyor, bunu anlamak için kendi gidişatımdan örnek vereyim.
Biz 2015'ten beri e-ticaret ve dropshippingle haşır neşir olan bir grubuz ve özellikle üniversite yıllarında fiziksel mağazamız/dükkanımız, dropshipping mağazalarımız ile çetin savaşlar verdik. 2017 gibi sadece Dropshipping alanına odaklandık ve hem yurtiçi hem de yurtdışı satışlarımıza ağırlık verdik.
İngiltere’de şirket açıldı, ürün depolarıyla anlaşmalar yapıldı, Amazon FBA ve FBM durumları ele alındı, hesap kitaplar yapıldı, Türkiye’de ki tedarikçilerle görüşmelerimiz oldu, İstanbul’da gezmedik sokak kalmadı bir nevi. İzmir’e de giden arkadaşlarımızdan firmalar ve tedarikçiler hakkında çokça bilgi aldık, bizde uğradık.
Buraya kadar her şey olağan ilerlerken zamanla tedarikçi sayısının artmasıyla düzensizlikte artmaya başladı, entropi gibi :)
Bu sorunlara zaten hem youtube videolarımızda hem de çokça kişisel olarakta değindik. Video linkini de bırakayım yaşadığımız sorunların belki anlamak isteyen olur.
O yüzden kısa keserek sorunun belirme aşamasına gelelim.
Çokça bu düzenliği ortadan kaldırmak için çaba sarf ettik. Akla gelebilecek her yolu denedik ve bir gün, Oppaze’ı ortaya çıkaracak o telefon görüşmesine başladık.
Pencerenin başında sigara içerken ortağımla konuşuyorum ve elimizdeki tüm çözüm yöntemlerini uyguladığımızı ve sonuç alamadığımızı, şimdi ne yapacağımızı konuşuyorduk.
Ortağım, tek bir tedarikçiyle çalışıp, sipariş hacmini yurtdışı seçeneklerine kadar çıkartıp, bize karşı çok hassas olabilmesi evresine getirmemiz gerektiğini söylerken, bende B2C pazaryerleri gibi bir sistem olsa bunların hiç gereği kalmayacağına isyan ediyordum :))
Tam bu noktada konuşma şu şekilde oldu;
Ortak: Öyle bir hale getirmeliyiz ki sipariş hacmini, tedarikçi bizi es geçememeli bir süre sonra. O yüzden tek tedarikçiyle bu hacmi yakalamamız lazım. Bunun içinde başka bir sıfırdan site kuralım.
Ben: Nasıl yani ? Site kuralım derken ?(Aklımda hala neden böyle bir pazaryeri yok ki bizde kullanalım düşüncesi var.)
Ortak: Site işte bildiğin. Sonrada tedarikçi sayısını arttırırız sistemi oturtmayı başladıktan sonra.
Ben: Dropshipping tedarikçilerini toplayacağımız bir pazaryerinden mi bahsediyorsun ?
Ortak: Öyle mi dedim !? (Kafası karıştı onunda o anda.)
Ben: Oğlum süper olur, kaç dropshipper şu sorunu yaşıyor var ya bizim gibi Türkiye’de.
İşte bu noktada, ilk adıyla Tedship, (Türk Eğitim Derneği isme itiraz etti, tek maddeyle kabul edilmedi itiraza reddimiz..) sonrasında Oppaze’ ın ilk çıkış hikayesi bu aslında.
Tamamen yanlış anlaşılma!
Farklı bir açıdan bakabilme. Yanlışlıkla bile olsa!

Şimdi bu durumun bazı avantajları var.
+Sorunu bizzat yaşadığınız ve aktif olarak çözmeye çalışıp çözemediğiniz için, müşteri kitlenizin ne kadar olduğuna çok fazla zaman harcamanıza gerek kalmaz.
Burada zaten işi aktif olarak yapıp, ekosistemin büyüklüğünü görebiliyorsunuz. Bu büyüklük karşısında sizinle aynı kategoride yer alan onlarca kişiyle iletişim halindesiniz.
Bu sayede sorunu gerçek anlamda çözdüğünüz anda gelebilecek potansiyel kitleyi de rahatça görebiliyorsunuz!
+Sorunu bizzat yaşadığınız için getirilmesi gereken çözümü de biliyor ve pivot ihtimalini de en aza indirebiliyorsunuz.
Zaten sorunu kendiniz yaşıyorsunuz ve ne olursa sorununun kökten bir çözüme kavuşacağını da biliyorsun. Bu kadar basit.
+Yatırımcılar açısından daha avantajlı görülüyorsunuz.
Yatırımcı gerçekten böyle bir problemin olup olmadığını teyitlemek ister. Bunu en iyi teyitleyebilecek kurucu kitlesi de muhtemelen sorunu bizzat yaşayanlardır.
Eğer alanım olmadığı halde, çocuk psikolojisine dair bir girişimim olsa, yatırımcılar muhtelemen 100–1000 belki de daha fazla ebeveyn, çocuk ve pedagog ile bu konunun görüşülüp gerçekten o soruna bir çözüm sunan ürünü almaya hevesli olup olmayacağını istatistiki olarak bilmek ister. Ama zaten bir pedagogsa kurucumuz, o ana kadar çokça aile ve çocukla görüşmüş ki gözlemlediği durumların sonucunda böyle bir problemi çözmeye odaklanmıştır.
Bunun yanında, yatırımcılar sizin alanınızın potansiyeli anlamak veya bilmek zorunda değil başlangıçta. Bunu bizim aktarabilmemiz gerekiyor. Aktarabilmek içinde tahmin edersiniz ki pazara hakim olmak önemlidir.
Şimdi bana sorduğunuzda, nedir dropshipping ekosisteminin Türkiye’de ki potansiyeli diye, size hem istatistikleri hem de kişisel çıkarımlarımı dakikasında sunabilirim.
+Ekosistemin gidişatını görebiliyor, fırsatları ve tehlikeleri daha iyi analiz edebiliyorsunuz.
Daha açıklamaya gerek var mı bilemiyorum ancak zaten ekosistemin bir parçası olduğunuz için istemeseniz bile o analizi iyi yaparsınız :)
-Tabii, birde dezavantajı mevcut.
Çok derine indiğiniz için, işi fazla karmaşık hale getirebilirsiniz buraya dikkat!
Özellikle burada belirtmek istediğim şey, girişim dünyasına girerken kafamda bir proje var diyerek girilmez. Ortada bir sorun, pazar veya iyileştirilmeyi bekleyen bir olgu vardır ve siz buna göre bir hamle gerçekleştirirsiniz.
Sorunu bizzat deneyimleyen olmak ise, bir çok problemi baştan çözer. Çok detay girerek olası tüm noktaları kolayca belirleyebilirsiniz. Başkalarından devamlı geri bildirim almak zorunda da kalmamanız cabası.
Bugün, sorunu bizzat yaşayan bir girişimcinin, girişim sürecindeki bazı avantajlarına değinmiş olduk.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere :)
Comments