Peki ya başaramazsak ?
- Emre Yazıcı
- 5 Oca
- 4 dakikada okunur

Ekosistemde bir problem veya pazarda bir açık gördünüz. Baktığınızda problemi çözen veya açığı tam anlamıyla kapatan büyük firma veya startup firması yok.
Başladınız araştırmalarınıza. Önce fark ettiğiniz açığın insanlar tarafından konuşulduğu forumlara göz attınız. Ardından önce Türkiye, sonrada Avrupa ve Amerika’da bu tartışmaların ne düzeyde olduğuna baktınız. Sıra geldi firmalara.
-Onlar ne yapıyordu bu problem veya açıkla ilgili ?
-Farkında değiller mi ?
-Açığın bulunduğu pazarın yeterince verimsiz olduğunu mu düşünüyorlar ?
gibi aklınıza gelebilecek tüm soruların kafanızda belli cevaplara ulaşmasına yardımcı olacak araştırmalarınızı yaptınız.
Ve sonunda şuna karar verdiniz,
Bu firmalara rağmen hala bir açık var, pazar payı büyük ve kapatılabilir.
İşte bu noktada bir ayrım başlıyor sevgili arkadaşlarım. Bu eşik öyle bir eşik ki, ileriye bir adım daha atmadan önce kafanızda ki kişisel ve çevresel çoğu durumu öncelikle tartıp biçmeniz gerekir.
Bu eşik, bir girişme operasyonunun aksiyon eşiğidir!
Bu kişisel ve çevresel durumlar içerisinde evli veya bekar olduğunuzdan, eğer girişirseniz bir şeylere maddi durumunuzu nasıl dengeleyeceğinize, ekip kurma aşamasında kimlerle çalışacağınıza, full-time bu işe vakit ayırıp ayıramayacağınıza, kimlerle ortaklık yapmanız gerektiğine kadar uzar gider.
Bu düşüncelerden öyle bir günde çıkılamaz. Üzerine ciddi zaman ayırmak gerekir doğru kararı verebilmek için. Çünkü her girişimde, her kurucu aynı fedakarlığı yapmak zorunda değildir. Evli olan farklı, bekar olan farklı, maddi durumu iyi veya kötü olan farklı sınavlara tabii olur ve farklı fedakarlıklar sergilemek zorundadır.
Ve bu ekibiniz içinde aynıdır. Onlarda kendi fedakarlıkları üzerine iyice düşünmüş olmaları gerekir. Siz de özellikle bundan emin olmalısınız. Yoksa bir hevesle girilen, ilk başta heyecanlı gelen ama içine girdikçe bambaşka zorluklar sunan bir macerada o ekibin ömrüde oldukça kısa olacaktır.
Buraya kadar ki kısımda bir girişimin, bir kurucu tarafından klasik doğuş senaryosunu betimlemiş olduk. Şimdi bu aşamadan sonra gelen bir korkuya değineceğiniz ve bu bizim ana konumuz olacak.
Girişimcinin önceden başarılı olmuş bir projesi yoksa, kafasındaki fikri her önüne gelene anlatmaması gerektiğini bilmeden biraz teyit almak biraz da tecrübesizlikten fikirlerini önüne gelene anlatır.
Tabii ki bu süreci yaşayan her girişimcinin şu an ne dediğini duyar gibiyim :)
Eğer bunu yaparsanız mahalledeki bakkal amcanızdan, kumar bağımlısı arkadaşınıza kadar nasihat dinlemek zorunda kalırsınız ve o işin neden olmayacağına dair onlarca sebep duyarsınız.
Aralarında bir tanesi belki çıkar ve fikirlerin olgunlaşmadan bir şeyin öngörülemeyeceğini ama araştırmalarını iyi yaptıysan devam etmen gerektiğini söyler.
Bu olumsuz düşünceler girişimci olmak isteyen arkadaşta 3 duygu yaratır.
1- Öfke (anlamadıklarını düşündüğünden)
2- Kaygı (ya haklılarsa diye kafanda bir soru işareti olduğundan)
3- Hırs (kimse inanmasa da ben inanıyorum özgüveninden)
Bu noktada girişimci arkadaşlarıma, bende bir B2B pazaryeri girişimcisi olarak ve arkamda 3 yılımı bu projeyle devirmiş biri olarak samimi düşüncelerimi söyleyeyim.
%100 başarı diye bir şey yoktur.
Projenizin içeriğini ve çözdüğü problemden emin olsanız bile, riskler mevcuttur. Bu riskler maddi, teknik vb. olabilirken, yaşadığınız ülkenin regülasyonları, rakipleriniz vb. de olabilir.
Bu noktada projenize %100 başarılı olacak gözüyle bakmak, projenize aşık olmaktır ki bir noktada hataları görmeyi engeller.
Riskleri farkında olacağız ve hayallerle hareket etmeyeceğiz!
Burada, her zaman dediğim bir sözü tekrar edeyim.
Başarmak için değil, başarısızlık oranını minimuma düşürmek için çok çalışıyoruz.
Girişiminizde başarısız olmak değil, nasıl başarısız olduğunuz önemli.
Eğer bir proje başarısız olursanız, yetkisi ve bilgisi olmayan çoğu kişi işin başarısız olduğuna odaklanırken, profesyonel kişiler nasıl başarısız olduğuna odaklanır. Bizim için zaten profesyonellerin nasıl baktığı daha önemlidir.
Başarısızlığa baktığında, ardında koca bir emek ve hırs görüp, çoğu şeyin doğru yapıldığını ancak öngörülebilen ama haklı gerekçelerle eyleme geçilemeyen veya öngörülemeyen bazı durumlar nedeniyle başarısızlığın geldiğini gören profesyoneller sizi kendi aralarında görmek isteyeceklerdir.
Kendimizin ve ekibimizin kişisel gelişimini önemseyeceğiz.
Kurucu olarak joker eleman gibiyiz. Her şeyden biraz, bir şeyden her şeyi bilmemiz gerekiyor. Bu jokerlik kavramı sizin için bir çok konuda bilgi ve tecrübe sahibi olmanız gerektiği ve bunun için istikrarlı bir kişisel gelişim rotası çizmenizi zaten söyler.
Ancak ekibiniz zaten başlangıçta küçük ve alanlarında uzman olmayan (sizin gibi) ama o ekipteki herkesten daha fazla bilgi sahibi olan arkadaşlardan oluşuyor.
Kavramamız gereken ana noktalardan biri şu,
Sizin kişisel gelişiminiz gibi, onların kişisel gelişimi de hem kendilerini hem de projenin geleceğini tayin ediyor.
Ekipte sürekli kitap okuma uyarısı veren kişi benim ve bunu ara ara kontrolde ediyorum.
Okuduğum ve beğendiğim kitapları ortak grupta paylaşıp kitabın ana mantığını ve en çarpıcı bilgisini gruba sunarım.
Buradaki amaç, karşılıklı sürekli bir öğrenim ve edinim içerisinde yer almaktır. Kişisel gelişimin en önemli materyalinden ilk üçü çevrenizin kalitesi, projede ki tecrübeler ve kitaplardır bana göre.
Aşağıya ekipten bir arkadaşımla Whatsapp üzerinde geçen küçük bir diyaloğumuzu paylaşacağım.

Burada anlatmaya çalıştığım, kişisel gelişimini projenizin gelişimi doğrultusunda sağlam değer temellerine oturtursanız, kişisel gelişim sürecinizde ben oldum diyebileceğiniz hiç bir an olmaz ve sürekli gelişime ihtiyaç duyarsınız.
Bu yolu bizim seçtiğimiz gerçeğini unutmayacağız.
Her ne olursa olsun, bu yolu biz seçiyoruz. Bizim kararımızla bir şeyler oluyor veya şekilleniyor.
Başarıyı rahatça kucakladığımız gibi başarısızlığı da kucaklamamız şart!
Sonuç
Burada yazarın anlatmak istediği, kendinizi projenizin sürecinde öyle bir donatın ki başarısız bile olsanız, orada bir elmas gibi hem parlayın hem de ekibinizi parlatın.
Bu sadece, başarısız olursak iş bulabilir miyim ? gibi soruların çözümü değil. Ayrıca bu donanım projenizin de başarısız olmasına sebep olabilecek binlerce sorunun donanımınızla önüne geçmeniz ve başarıya bir o kadar yakın olmanızı da sağlar.
Başarısızlık korkusu az veya çok hepimizde var ancak bu korku başarısız olursam ne yaparım korkusu değil, arkamıza bakınca keşke şunları daha fazla yapsaydım belki başarısız olmazdık deme korkusu.
Bu korkunun üzerine gidin, göreceksiniz ki çokta korkunç bir şey değilmiş.
Bir sonraki yazımda buluşmak üzere..
Comentários